Mit 1: Otomasyon insanların yerini alacak
İnsanlar birkaç bin yıl önce aletler geliştirerek, kas gücünü daha az kullanmalarını sağladı. 1960’lı yıllarda ise hayatımıza giren 6 eksenli robotlar, başta otomotiv olmak üzere birçok alanda fiziksel güce duyulan ihtiyacı azalttı. Ancak Endüstri 4.0, bunun çok daha ötesine geçiyor.
PwC tarafından yayınlanan bir rapora göre, İngiltere'deki işlerin yaklaşık üçte biri 2030 yılına kadar otomasyon ve robotikten etkilenecek. Ancak akıllı teknolojinin kullanımı, üretim ve mühendislik alanında çalışan insanların sonu değil. Örneğin; bir fabrikanın yazılımla üretim verilerini topladığını ve üretim süreçlerini otomatikleştirdiğini varsayalım. Bu durumda insan müdahalesine duyulan ihtiyaç azalacak, ancak insan belirleyici faktör olmaya devam edecektir.
Toplanan verilerin, verimlilik istatistiklerinin üzerinde işlem yapılmaya müddetçe bu dijitalleşmenin hiçbir anlamı kalmamaktadır. İşte tam da bu aşamada insana duyulan ihtiyaç ortaya çıkmaktadır.
İnsan beyni, bir SCADA sisteminin yapabileceği işi hiçbir zaman da başarılı bir yapamaz. Ancak bu işi SCADA sistemine devretmek, insanın daha yaratıcı özelliklerini ortaya çıkaracaktır.
Mit 2: En yeni donanım hayati öneme sahiptir
2017 tarihli Yıllık Üretim Raporuna göre, üreticilerin %64'ü, bağlantılı uygulamalar konusunda duydukları en büyük endişenin geliştirme maliyetlerinin çok yüksek olması olduğunu söyledi. Bu nedenle endüstriyel otomasyona yatırım yapmadan önce, üreticilerin hangi donanıma ihtiyaç duyduklarını belirlemesi kritik öneme sahip. Kollobratif robotlar gibi otomasyondaki en son trendler, her üretici için doğru yatırım olmayabilir.
Örneğin, donanımdan bağımsız bir süreç kontrol yazılımının seçilmesi, işletme için tamamen yeni bir donanım sistemine yatırım yapma ihtiyacını ortadan kaldırabilir. Bu nedenle herhangi bir finansal harcama yapılmadan önce akıllı bir üretim stratejisi uygulanmalıdır. Üreticiler yatırımdan neye ulaşmak istediklerini dikkatlice değerlendirmeli ve bu hedeflere dayanarak satın alma kararları vermelidir.
Yıllık Üretim Raporu’nda üreticilerin %39'u, akıllı üretim girişimlerini başarılı bir şekilde uygulamakta zorlandıklarını belirtiyor. Bunun için de şirketlerin donanım ve yazılım yatırımı kadar çalışan eğitimine de öncelik vermesi gerekiyor.
Mit 3: Akıllı fabrikalar asla güvende olmayacak
Doğaları gereği akıllı fabrikaların kendi duvarlarının çok ötesine genişlemesi ve daha büyük bir eko-sistemin parçası olmaları gerekiyor. Bu artan bağlantı, yeni operasyonel riskleri ve bilinmeyen güvenlik zorluklarını beraberinde getiriyor. Endüstri 4.0 teknolojilerini uygulayan üreticiler, diğer endüstrilerle aynı siber güvenlik tehditlerinin çoğuna maruz kalmaktadır. Örneğin; “gelişmiş sürekli tehdit” olarak bilinen APT, imalat endüstrisine karşı yıllardır kullanılmaktadır. Ancak Endüstri 4.0 ile üreticiler daha önce hiç internete bağlamadıkları donanımlarını da internete bağladıkları için bu tehdit artış göstermektedir.
Endüstri 4.0 uygulamasını planlarken, üreticiler çalışanlarını siber güvenlik önlemlerinin önemi konusunda eğitmelidir. Bu yöntem, üreticilerin yanlışlıkla oluşan veri kayıplarını önlemesine ve tesisin genel güvenlik gücünün artırmasına yardımcı olabilir.
Secure by Design isimli bir rapora göre iki yıl önce üreticilerin yüzde 37’si siber güvenlik endişelerini göz önünde bulunduruyorken, şimdi bu oran yüzde 46’ya yükselmiş durumda.
Mit 4: Ne kadar çok veri toplanırsa, o kadar iyidir
Endüstri 4.0 her ne kadar katmanlı üretim, AR – VR ve otonom robotlar gibi 9 farklı teknolojinin oluşturduğu bir devrim olsa da bunların başın siber fiziksel sistemler yani internet geliyor. Dolayısıyla IIoT dediğimiz Endüstriyel Nesnelerin İnterneti, Endüstri 4.0’daki en önemli teknolojilerin başında geliyor. Elbette bu durum her endüstriyel cihazın veri üretmesi ve her üretilen verinin analiz edilmesi gerektiği anlamına gelmiyor.
İşletmeler, süreçlerinde hangi adımların hız ve verimlilik sağlayacağını, maliyetlerini azaltacağını belirleyerek, o süreçte bulunan cihazlardan veri üretmeleri ve bunu analiz etmeleri en uygun adım olacaktır. Her cihazdan veri üretilmesi ve her verinin analiz edilmesi, işlem süreçlerinin yavaşlaması ve maliyetlerinin artmasıyla sonuçlanacaktır.
Mit 5: 3D baskının tek avantajı prototiplemedir
3D baskının avantajlarına göz attığımızda ilk olarak karşımıza hızlı prototipleme sağlaması çıkıyor. Ancak 3D baskı sadece prototiplemede kullanılan bir teknoloji değil.
Bunun en iyi örneğini Ford Advanced Manufacturing Center isimli merkezinde veriyor. 23 adet 3D yazıcı bulunduran merkezde, ürün geliştirme süreçlerinin yanı sıra, üretim tesisi için ilave üretim de sağlanıyor.
Kaynak:
AMFG
industrialtechnology