Endüstri 4.0 Yazılım Uygulamaları Çağı Olacak!

Endüstri 4.0 süreci için Pilz'in yaklaşımını konuşmak üzere Pilz Türkiye Genel Müdürü Yavuz Çopur ile bir araya geldik. Endüstri 4.0 sürecine, geliştirdikleri yazılım çözümleri ile katkı sunmaya hazırlandıklarını söyleyen Yavuz Çopur, “Bizim vizyonumuz “Yarı Otonom” çalışan çözümler üretebilmektir. Bu amaçla Pilz Türkiye olarak bir Türk yazılım şirketi ile partnerlik kurduk ve Endüstri 4.0’a yönelik yazılım AR-GE projelerimize başladık.” dedi.

01

Önde gelen bir marka olarak Endüstri 4.0 vizyonunuzu öğrenebilir miyiz?

Günümüzün popüler konusu Endüstri 4.0 ile ilgili yapılan sunumları dinlerseniz farklı yaklaşımlar olduğunu ve aslında otomasyon sistem tedarikçilerinin geliştirdikleri yenilikçi ürünlerini pazarlamak için yarıştıklarını görebilirsiniz.

Oysa bize göre Endüstri 4.0 imalat değer zincirinin dijitalleşerek, bütünleşik ve yarı otonom hale gelmesidir.

Dijitalleşme, değer zinciri üzerindeki katma değerli tüm aşamalardan veri alınması,

Bütünleşme, bu aşamaların ERP üzerinden başka bir değişle tek elden yönetilebilir olması,

Yarı otonomlaşma ise tüm bu işlerin, insana en az ihtiyaç duyacak şekilde fakat insanı tamamen dışlamadan çalışmasıdır.

Dijitalleşme yani üretim, lojistik, satış, pazarlama, finansman gibi aşamalardan veri almak Endüstri 4.0’ın ilk adımıdır ancak kendisi değil! Ayrıca veri toplamak bugün yapılmaya da başlanmadı. Yaklaşık 20 yıldır sahadan veri toplayabiliyoruz. Bu adım biz otomasyoncuların da içinde bulundukları bir süreç ama zaten yapılıyor.

Bütünleşme başka bir değişle katma değer sağlayan tüm aşamaların bir bütünün parçası gibi yönetilebilir olması için ERP kullanımı şart. Ancak ERP konusu otomasyoncuların değil bilişimcilerin işi ve birçok işletme de henüz ERP kullanmıyor bile!

Otonomizasyon ise yani öneriler üreten ve kendi kendine karar veren sistemler için yapay zeka ve veri analizi gerekli. İşin bu kısmı da biz otomasyoncuların yabancı olduğu bir konu olarak karşımıza çıkıyor.

Bizim vizyonumuz ve değer katmayı amaçladığımız alan “Yarı Otonom” çalışan çözümler üretebilmektir. Bunun için de Bilişim Teknolojileri (BT) uzmanları ile beraber çalışıyor ve hedef kitlenin sorunlarına ve onların ihtiyacı olan çözümlere odaklanıyoruz. Bu amaçla Pilz Türkiye olarak bir Türk yazılım şirketi ile partnerlik kurduk ve Endüstri 4.0’a yönelik yazılım AR-GE projelerimize başladık. 

ERP ve bilişimcilere vurgu yaptınız. Bu konuyu biraz açar mısınız?

Harvard Üniversitesi profesörlerinden Michael Porter’ın Değer Zinciri Modelini dikkate alırsak üretimin bu değer zincirinin sadece bir halkası olduğunu görürüz. Fiziksel üretimin dışında kalan hizmet üretimi, tedarik, lojistik, satış, pazarlama ve finansman aşamalarının bu zincirin başka halkaları olduğunu ve otomasyoncuların bu halkalarda söz sahibi olamadıklarını hatırlatmak isterim.

Otomasyon sektörünün Endüstri 4.0 odağı fiziksel üretim aşamaları iken iş dünyasının ve tüketicinin beklentisi zincirin diğer halkalarını da kapsayan tümleşik çözümler üzerine kurulu. Bu nedenle otomasyon sektörünün bu büyük okyanusun sadece geniş bir denizi olduğunu söylemek ve otomasyoncuların sadece bu denizde yelken açabileceğini belirtmek doğru olacaktır. Oysa BT uzmanları okyanusun tüm denizlerinde yelken açıyor olacaklardır.

Dolayısı ile Endüstri 4.0 her ne kadar fiziksel üretimi rehabilite etmeyi planlasa da ekonomik sistem üzerinden para ile ilgili olan diğer süreçlere entegre olması kaçınılmazdır. Bu entegrasyon için de BT uzmanlarına ve onların çözümlerine gereksinim duyacağız.

Benim düşünceme göre Endüstri 4.0’ın nimetlerinin tüketiciye ulaştırılabilmesi için BT uzmanlarının otomasyonculardan daha fazla çalışması gerekecektir. Otomasyon sektörü genelde Endüstri 4.0 konusunu sadece sektörün içinden bakarak değerlendirdiği için sınırlı şekilde algılıyor ve bu da sektör dışındaki oyuncuların Endüstri 4.0’ı yanlış algılamasına neden oluyor.

Farklı bir bakış açısı ortaya koydunuz. Endüstri 4.0 ile ilgili yanlış bilinenler nelerdir?

Çok doğru bir soru. Aslında Endüstri 4.0'ın ne olmadığını anlayabilirsek Endüstri 4.0’dan beklentilerimizi ve hedeflerimizi daha net ortaya koyabiliriz.

Sektörel bakış açısı ile bakılsa dahi Endüstri 4.0 akıllı sensör, robot, bulut, 3 boyutlu yazıcı veya makineler arası kablosuz haberleşme değil. Yada hızlı veri iletişimi, yeni bir teknoloji veya bir firma, marka hiç değil. Hele hele dakikada 3 yerine 5 ürün üretme hızına sahip bir üretim hattının özelliği asla değil. Zira Endüstri 4.0’ın daha hızlı ürün üretmekle bir ilgisi yok, bu Endüstri 3.0’ın işi. Endüstri 4.0’ın üretim tarafındaki işi, örneğin üretilen ürün kalite kontrolden geçemeyip hurda olduğunda kök sebebe hemen inerek gerekli düzeltici önlemleri anında almak, sonraki ürünleri hurda olmaktan kurtarmaktır.

Bugün endüstri 4.0 kapsamında kullanılan ve yeni diye adlandırılan tüm teknolojiler yaklaşık 10 ile 20 yıl önce hayatımıza girmiş olanlar aslında. Wi-Fi, Bluetooth, RFID, bulut, robotlar, GSM, GPRS bunlar çok uzun süredir kullanımdalar zaten.

Biraz önce de belirttiğim gibi yaklaşık 20 yıl önce de sahadan, makinelerden üretim veya olay verilerini toplayabiliyorduk. Ancak bunları birkaç farklı cihazı arka arkaya bağlayarak yapıyorduk. Bu sistemler çok vakit alıcı, pahalı ve arızaya açık oluyordu. Tıpkı 10 yıl önce fotoğraf makinesi, hesap makinesi, telefon ve MP3 çaları yanımızda ayrı cihazlar olarak dolaştırdığımız, kullandığımız gibi. 10 yıl önce çektiğimiz fotoğrafları PC’ye indirip, modemle internete bağlanıp Email atarak paylaşıyorduk sevdiklerimizle. Bu işlem yaklaşık yarım saat sürüyordu. Oysa bugün cep telefonundan çekip anında gönderiyoruz.

Günümüzde otomasyon sistem tedarikçilerinin yaptığı en önemli iş;

Sensörü

Sensörün ürettiği veriyi kontrol edip depolayan, kayda alan kontrol kartını,

İletim sinyaline çevirip ileten iletişim kartını tek bir gövdeye koymuş olmaları ve tabi ki bunu kolay kullanılır hale getirmiş olmalarıdır.

Yani dijitalleşmeyi kolaylaştıran cihazlar üretmeleridir. Aynen teknoloji şirketlerinin ürettikleri her işi yapan akıllı telefonlar gibi. Nasıl akıllı telefonlar uygulamalar olmadan bir işe yaramaz ise, sahadan veriyi kolayca toplamaya yarayan bütünleşik cihazlar da doğru uygulamaların altında çalışmadan Endüstri 4.0’a hizmet edemeyecektir.  

İşte bu sebeple Endüstri 4.0 aslında yazılım uygulamaları çağıdır, elektronik donanım değil!

Otomasyon donanımlarının Endüstri 4.0 daki yeri ne olacak o zaman?

Otomasyonda kullandığımız her türlü elektronik donanım, dijitalleşme aşamasına daha iyi hizmet edebilmek için elbette revizyona tabi tutulacak, geliştirilecek. Ancak gerek sanayinin gerekse tüketicinin Endüstri 4.0’dan beklentilerinin karşılanması için bu ürünler hayati olmayacaklar. Yani kilidi çözen bu donanımlar değil, dijitalleşmeyi bütünleştirip yarı otonom çalışmayı sağlayacak, hedef kitlenin ihtiyaçlarına odaklanan algoritmalar ve uygulamalar olacaktır.

Önümüzdeki 10 yılda gömülü yazılım barındırmayan elektronik donanımın BCG (Boston Consulting Group) tabiriyle sokak köpeği haline geleceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Otomasyon camiası bu tip ürünleri maliyetine satıp ürettiği yazılım çözümlerinden para kazanır hale gelecektir. Yani elektronik donanım standartlaşıp sıradanlaşırken yazılım uygulamaları para kazandırır olacaktır. Gömülü yazılımlar ise bütünleşmeye hizmet etmediği sürece sadece elektronik donanımın bu erozyon sürecini biraz daha yavaşlatabilir, hepsi o kadar.

Bugün otomasyon camiası Endüstri 4.0’ı, geliştirilen yenilikçi ürünlerin karlı satılma platformu olarak görüyor ki, bu fevkalade yanlış. Onlar çözüm yerine ürüne odaklandıkça sanayide kabul görme oranlarını kaybedecekler. Oysa sanayinin beklentisine odaklanan yapay zeka ve algoritma destekli çözümler iş hayatında karşılık bulacaktır.

Türkiye'de Endüstri 4.0'ın anlam ve önemi nedir?

Alman Hükümeti’nin ve önde gelen Alman kurum ve kuruluşlarının da desteğiyle Endüstri 4.0 hakkında ülkemizde yoğun bir kampanya dönemine girildiğini görüyorum. Oysa Avrupa’nın gelişmiş ülkelerinde mesela İngiltere, Hollanda, Fransa veya İtalya’da Endüstri 4.0 konusunda kayda değer bir kampanya olmadığını da fark ediyorum. Bu ülkelerin ortak özellikleri sanayilerinin ve pazarlarının bizim tersimize Almanya tarafından domine edilemiyor olmasıdır.

Üretim sistemleri ve olanakları olarak bu ülkelerin gerisinde olduğumuz ve arayı kapatmak için bu adımları atmaya çalışmamız mantıklı. Ancak tam olarak makineleşmeyi sağlayamamış, hala insan el emeğinin ciddi bir kaynak olduğu bir sanayi kesiminin önce otomasyonu sindirmesi gerektiği kanaatindeyim. 

Endüstri 4.0’ın tanımındaki “imalat değer zinciri” kavramına yeniden dönersek Endüstri 4.0’ın imalat için elzem olduğu kanısına varırız. Aslında bu doğru değil!

Endüstri 4.0 seri ve katma değerli üretim yapan, teknolojiyi ürettiği ürüne koyması gereken sektörlerdeki işletmeler için yapılması gereken bir yatırım iken, kobi ve benzeri küçük yapılarda orta ve düşük gelir grubuna ürün üreten işletmeler için lüks bir rüyadır. Bu işletmeler henüz endüstri 3.0’ı daha özümseyememişken onların önüne sahadan veri toplama, ERP kullandırma ve otonom çalışan yazılım çözümleri koyduğunuzda ortaya çıkan maliyeti ödeyecek güçleri yok. Zaten bu yatırımı yapsalar bile otomasyon seviyeleri yetersiz olduğundan sonuç da alamayacaklar. Bu işletmelerimizin önce 3.0’ı özümsemesi sonra 4.0’ı amaçlaması gerekiyor. Bu da ciddi bir süre alacak. Bu zamana kadar ayakta kalabilenler ise yollarına devam edebilmek için 4.0 yatırımları yapmak durumunda kalacaklar. Bu süreçte de donanım ve uygulama çözümleri onlar için elbette ulaşılabilir, makul fiyatlara gerileyecektir.

Sektörden bir arkadaşım, günümüzün popüler Endüstri 4.0 sunumlarından birine katılan ve oldukça heyecanlanan orta çaplı bir işletme sahibinin imalathanesine endüstri 4.0 çözümleri önermek için çağrıldığını söyledi. İmalathaneyi dolaştıktan sonra elle yapılan işler yerine önce otomasyon sistemi kurmayı önerdiğini ve işletme sahibinin de bunu düşüneceğini anlattı. Bu durum bize işletme sahiplerinin atılan taşın ürkütülen kurbağaya değip değmeyeceğini fazlasıyla düşündüğünü gösteriyor ki bu da bir noktada mantıklı.

Daha önce de söylediğim gereksinimlere ilave olarak Alman Devletinin politikaları gereği de Endüstri 4.0 sanayimizin önüne konuyor. Burada asıl önemli konu Endüstri 3.0 döneminde yaşadığımız gibi Türkiye 4.0 için de bir pazar mı olacak yoksa kendi çözüm ve teknolojilerini üreterek bu durumu bir fırsata mı çevirecek? Devletimizin son dönemde AR-GE projelerine artan şekilde destek vermesi oldukça olumlu. Endüstri 4.0’ın yazılım üzerinde yoğunlaşması ise bize arayı kapatıp öne geçebilmek için imkan sağlıyor.

Biz Pilz Türkiye olarak üstümüze düşen sorumluluğu yerine getirdik ve bir Türk yazılım şirketiyle partnerlik yaparak AR-GE projesi başlattık. Ortaya çıkacak yazılım çözümünü global olarak pazarlamak için de kollarımızı sıvadık. Özel sektörün ve girişimcilerin de bu alana yatırım yapması ile bu sefer ülkece treni yakalayabileceğimize inanıyorum.